Miras bırakanın ölümü üzerine yasal veya atanmış mirasçıların ölenin her türlü borç ve alacaklarıyla birlikte oluşan mirasın hak ve yükümlülüklerini reddetmesine mirasın reddi denir. Mirası reddetmek isteyen mirasçının, miras bırakanın ölümünü öğrendiği tarihten itibaren 3 ay içerisinde mirası reddetmesi gerekmektedir. Bu süre hak düşürücü süredir. Aksi takdirde mirası kayıtsız ve şartsız olarak kazanmış sayılır.
Bir kimsenin mirasçılığını engelleyen haller; mirastan çıkarılmış olma, mirastan yoksun olma, mirasbırakan hayatta iken mirasçının mirastan feragat etmesi ve mirasın reddi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Mirasçıların mirası reddedebilme hususu Türk Medeni Kanunu’nun 605. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili madde de “Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” şeklinde ifadelere yer verilmiştir.
Kanun maddesinden mirası reddetme hakkına sahip kişilerin yasal ve atanmış mirasçılar olduğu anlaşılmaktadır. Bu kişiler mirası açık ret veya zımni (örtülü) ret şeklinde olmak üzere reddedebilmektedirler. Yasal ve atanmış mirasçıların mirası reddedebilmesi için fiil ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Eğer mirasçının fiil ehliyeti bulunmuyorsa (Ayırt etme gücü yok ise, kısıtlı ise veya ergin değil ise) mirası ret hakkını yasal temsilcisi aracılığıyla kullanır. Bu hakkı kullanacak yasal temsilcilerin de kanunda sayılan gereklilikleri yerine getirmesi gerekmektedir.
Mirasçının tek başına mirası reddetmekten vazgeçmesi hukuken geçerlilik teşkil etmez. Mirası reddeden mirasçı daha sonradan bundan vazgeçmek isterse diğer tüm mirasçıların muvafakati (rızası) gerekir.
Mirasın reddine ilişkin şekli unsurlar Türk Medeni Kanunu’nun 609. maddesinde düzenlenmiştir. Kanun maddesinde “Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Sulh hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder. Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.” şeklinde ifadelere yer verilmiştir.
Külli Halef ve Cüzi Halefin Mirası Reddetmeleri Durumunda Oluşacak Farklar
Bir kimseye ait malvarlığının parçalanmaksızın, tümüyle, alacak ve borçlarıyla birlikte ve tek bir hukuki işlemle başka bir kimseye geçmesine külli halefiyet denir. Yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar külli halef kategorisine girmektedir.
Miras bırakanın belirli bir malı veya malları bir başkasına vasiyet etmesi sonucunda o kişiler cüzi halef olmaktadır. Vasiyet alacaklıları cüzi halef kategorisine girmektedir. Örneğin biri alacağını bir başkasına temlik ederse (bir hakkı bir başkasına geçirme) alacağı devralan, devredenin cüzi halefi konumunda olacaktır.
Külli halef konumunda olan yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar mirası reddetmedikleri takdirde miras bırakanın borçlarını da miras olarak kabul etmiş sayılırlar. Bu durum cüzi halef konumunda olan vasiyet alacaklıları bakımından farklılık gösterecektir. Zira vasiyet alacaklıları kendilerine belirli bir mal bırakılmış vaziyettedir. Mirası reddetmedikleri durumda yalnızca o mal üzerinde hak iddia edebileceklerdir. Külli halefiyette olduğu gibi miras bırakanın borçlarından sorumlu olmayacaklardır.
Bir diğer fark ise Türk Medeni Kanunu’nun 617. Maddesinden kaynaklanmaktadır. Kanun maddesinde “Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler. Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir. Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir.” şeklinde ifadelere yer verilmiştir. Söz konusu kanun maddesi yasal ve atanmış mirasçıların mirası reddetmesi durumunda mirası reddeden mirasçıların alacaklılarının reddin iptali davası açmasına ilişkindir. Kanun maddesinde vasiyet alacaklılarını kapsamamaktadır. Ancak doktrinde Türk Medeni Kanunu’nun 616. maddesindeki vasiyetin reddine ilişkin kanunun 617. maddeden önce düzenlenmesi sebebiyle yasa koyucunun 617. maddenin vasiyet lehdarından alacaklı olan kişilerinde faydalanabileceğini savunan görüş bulunmaktadır.
Mirası Reddin Sonuçları
Mirası reddeden mirasçı bakımından mirasçının terekeyle ilgisi kesilir. Söz konusu husus Türk Medeni Kanunu’nun 611. maddesinde düzenlenmiştir. Kanun maddesinde “Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer. Mirası reddeden atanmış mirasçının payı, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça, mirasbırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır.” şeklinde ifadelere yer verilmiştir. Kanun maddesinden anlaşılacağı üzere miras, mirası reddeden mirasçı sanki miras bırakandan önce ölmüş gibi paylaşılır.
Örnek: Babanızın babası yani dedeniz vefat etti. Geride babanız ile anneniz ve siz; amcanız ile yengeniz ve onların müşterek çocukları kalmıştır. Amcanızın ve kuzenlerinizin mirası reddettiğini varsayalım. Bu durumda dedenizin yasal mirasçıları babanız ve siz olacaksınızdır. Anneniz mirasçı olamayacaktır. Zira anneniz dedenizin altsoyu değildir. Anneniz yalnızca babanız vefat ettiğinde babanızın mirasçısı olabilecektir.
Kanun maddesinden anlaşılacağı üzere atanmış mirasçıların mirası reddetmesi durumunda yasal mirasçılardan farklı bir durum oluşacaktır. Atanmış mirasçının mirası reddetmesi durumunda, ölüme bağlı tasarrufta halefiyet ilkesi işlerlik kazanmayacağı için atanmış mirasçının altsoyu, onun miras payına halef olamayacaktır. Dolayısıyla, atanmış mirasçının mirası reddetmesi halinde, reddeden mirasçının payı miras bırakanın yasal mirasçılarına geçer.
Mirasçılar mirası kısmen reddedemez. Ret miras payının tamamı için söz konusu olur. Reddin kısmen yapılamaması gibi ret şarta da bağlanamaz.
Bir kişi babasının mirasını reddettiğinde babasından sonra ölen dedesine mirasçı olmak isterse bu mümkündür. Ancak bu durumun gerçekleşebilmesi için mirası reddedilen kişinin (babanın) üstsoyundan (babanın babasından) önce ölmesi gerekmektedir. Daha sonra ölmesi durumunda ise miras önce mirası reddedilen kişinin (babanın) uhdesine geçeceği için mirasın üstsoydan gelen kısmı (dededen) da reddedilmiş sayılacaktır.